Dünyanın yeni bir doğal kaynağının keşfinin ilk aşamalarında mıyız? Bazı jeologlar böyle düşünüyor ve yer altında yeni bir petrol türü olan doğal hidrojenin varlığını araştırıyorlar.
Dünyanın enerji dönüşümünün anahtarı olabilir mi? Hidrojen yakıtı ve umutlar
Bu gerçekten de enerji geçişinde bir dönüm noktası olabilirdi, zira hidrojenle çalışan bir motor sadece su buharı yayar. İnsan hayal ediyor; bu moleküle dayanan yeni bir medeniyet kurmak, petrol yerine. Ancak şu an için, bu elementin üretimi oldukça karmaşık ve maliyetli; ya hidrokarbonlardan çıkarılıyor ya da sudan elektroliz yoluyla elde ediliyor ve bu yöntemler hem çevre kirliliğine yol açıyor hem de aşırı enerji tüketiyor.
Fransa Güneybatısında hidrojen arayışları
https://www.Gebze Haberler.fr/environnement/energie/reportage-comme-une-echographie-du-sous-sol-sur-la-piste-de-l-hydrogene-blanc-dans-le-sud-ouest-de-la-france_6539876.html
Fransa’nın güneybatısında, jeolojik araştırmacılar yer altındaki hidrojenin varlığını tespit etmek için detaylı çalışmalar yürütüyorlar. Bu çalışmalar, yer altındaki petrol ve doğalgaz yataklarının araştırmasına benzese de, hidrojen için özel bir ilgi söz konusu. Birçok jeolog, bu gazın var olabileceğine dair teoriler üzerinde duruyor; çünkü yer altında gazın saklanabileceği büyük rezervuarlar olabileceği düşünülüyor. Fakat bugüne kadar, kimse bilinçli olarak bu gazı aramış değil; çünkü hidrojenin kokusu veya görünümü olmadığı ve çok küçük de olsa kaçabileceği biliniyor. 2011 yılında, Mali’de terkedilmiş bir kuyuya yapılan tesadüfi bir keşif, saf hidrojen içeren bir gaz küresinin varlığını ortaya çıkarmıştı. Bu olay, hidrojenin yer altında bulunma ihtimaline dair umutları artırmıştı.
İki yüzyıllık enerji rezervi potansiyeli
Son iki ay içinde yayımlanan iki araştırma, bu konuyu önemli kılıyor. Araştırmacılar, yer altında hidrojenin bolca üretilebileceği ve doğal olarak toplanabileceği noktaları belirlemek için çalışıyorlar. Bu noktaların, hidrojenin gömülü olduğu ve doğal süreçlerle toplandığı alanlar olması bekleniyor. Ayrıca, bu rezervlerin korunması önemli; zira yer altındaki mikroorganizmalar, hidrojenle besleniyor ve bu kaynağı tüketebiliyorlar. Özellikle dağ sıralarının, bu özellikleri barındırdığı düşünülüyor; çünkü kayaçlar yer kabuğunun derinliklerinden yükselerek, suyla temas ettiğinde hidrojen üretiyor. Bu süreç, yüksek sıcaklıklar altında gerçekleşiyor ve bu da bakterilerin etkinliğini sınırlıyor. Şu anda, İsviçre Alpleri ve Pirene Dağları gibi bölgelerde bu konuda ilk umut verici çalışmalar devam ediyor.
Gerçekleşebilir mi? Umut ve kuşkular
İnsan bu olasılığa gerçekten inanabilir mi? Bu mümkündür, umuda kapılmakta sakınca yok. Son zamanlarda, petrol endüstrisinden birçok uzman işlerini bırakıp, bu kaynağa yatırım yapmak ve kendi girişimlerini kurmayı tercih ediyor. Ayrıca, umut veren bazı rakamlar da var: Aralık ayı sonunda yayımlanan bir tahmine göre, yer kabuğundaki doğal hidrojen rezervleri, insanlığın enerji ihtiyacını 200 yıl boyunca karşılayabilir. Belki de bunun başlangıcındayız, tıpkı 19. yüzyılda siyah altına yönelmiş öncülerin yaptığı gibi, küresel ölçekte yeni bir doğal kaynağın keşfine başlamış bulunuyoruz. Ancak dikkatli olmak gerek; hidrojenin çok dağınık ve kullanılamaz hale gelmiş olabileceği, bu arayışın sonuçsuz kalabileceği ihtimali de var. Yenilenebilir, sürdürülebilir enerji kaynağı arayışlarının bu kadar umutsuzca sonuçlanması da olası. Fakat, en azından denemiş olacağız.





